Thursday, May 28, 2009

Çöpten aldım bir tane, kadınlar yaptı bin tane...


Tara Hopkins ile projesi hakkında konuştum, sesimi bir kişiye fazla daha duyurabilirsem diye de buradan da yayınlamayı uygun gördüm. Buyrun size Çöp(m)adam projesi.


Yaklaşık bir sene öncesinden beri Sabancı Üniversitesi destekli bir proje Türkiye’nin farklı illerinde hiç çalışıp para kazanma şansı bulamamış ev hanımlarının çantalar üretip, sosyal güvenlerini kazanmasını sağlıyor. Bu projenin ilginç bir yanı ise üretilen çanta ve aksesuvarların fermuar ve iplik dışındaki her malzemesi çöplerden oluşuyor olması. Projede kullanılan tüm malzemeler yıkanmış, sterilize edilmiş ambalajlar ve metal çöpler. Böylelikle bir yandan atıklar değerlendirilirken, bir yandan da dört de biri çalışma şansı bulan kadınlarımızada düzenli gelir elde ediliyor. Kadınlarımız üretmenin verdiği hazzı ve ekonomik özgürlüğün verdiği özgüveni yaşıyor.

Projenin fikir sahibi Sabancı Üniversitesi öğretim görevlisi ve toplumsal duyarlılık projeleri direktörü Tara Hopkins. Tara Hanım atölyelerde tüm kadınlara çanta yapmayı bizzat kendisi öğretiyor, daha sonra da kadınların eğlenerek üretmeleri için onlara atölyelerinde yer veriyor. Giderek artan çöp(m)adamlarıyla güzel ve anlamlı bu projeye öncülük ediyor. Kendisiyle projesi hakkında konuşma şansı bulduk:

· Öncelikle böyle güzel bir proje ile birçok ev hanımının kendi paralarını kazanmasını sağladığınız için teşekkür ederim.Sonradan eklenen kadınlarla birlikte göre atölyelerinizdeki çöp(m)adam sayısı kaça ulaştı ve hangi şehirlerde atölyelerinizi oluşturabildiniz?

· Ayvalık atölyemizde 110 kadın ile çalışma şansı buluyorum, bunlardan yaklaşık 50 tanesi düzenli olarak atölyelerinde çalışıyorlar. İstanbul’da da KEDV destekli bir küçük atölyemiz var, diğer bir atölyemizi ise Diyarbakır’da KaMer ile birlikte yürütüyoruz. Diyarbakır ve İstanbul’da 10’ar çöp(m)adam’ımız var.

· Yeni atölyeler açmayı, ürünlerinizin çeşitliliğini arttırmayı düşünüyor musunuz?

· Tabi ki farklı şehirlerde yeni atölyeler kurmayı düşünüyoruz fakat daha uygun zamanı bekliyoruz. Yaz sonunda birinci yılımızı kutlayacağız ve sonrasında yeni atölyelerimizi açmaktan mutluluk duyarız. Kulağa gülünç gelebilir fakat ürün yelpazemizi geliştirmek istiyoruz. Şu an çeşitli modellerde çantalar, cüzdanlar, plaj çantaları, önlükler, mutfak havluları, doldurulmuş hayvanlar, bileklikler ve küpeler yapıyoruz.

· Biliyorum ki projeniz ev hanımları için tasarlandı fakat gençlerin, özellikle genç kızların projenize yaklaşımları nasıl?

· Gençler çok etkileniyorlar, özellikle çocuklar genel olarak malzemeleri topluyorlar, yaşları 10-14 arasında olan çocuklardan bahsediyorum, özellikle anneleri onların gelmesiyle daha mutlu oluyor, çocuklar da annelerini mutlu ettikleri için mutlu oluyorlar, çok heyecanlı bir şekilde bize yardımcı oluyorlar. Ayrıca yaklaşık 20 kadar genç kızımız da bizimle birlikte projede el emeğini katıyor. Biri açık üniversitede eğitimine devam ederken diğer kızlar liselerini dahi bitirme fırsatı bulamamış kızlarımız.

· Özellikle gençlerin çevrelerinin gelişimine yardımcı olması konusunda ne düşünüyorsunuz? Onlara tavsiyeleriniz var mı?

· Dürüst olmam gerekirse bu konuda biraz üzgünüm, konuşulan ve yapılanlar arasında çok büyük farklılıklar var. Gençlerin çevrelerinin temiz olmasını istediklerini sürekli duyuyorum fakat gördüğüm çöplerini yere atan, arabaların camlarından pet şişe atan gençler. Eğer söyledikleri ve yaptıkları arasında gerçek bir bağ kurulabilirse herşey yapılabilir.

· Sabancı Üniversitesi’nden destek görüyor musunuz?

· Destek görmek mi? Sabancı Üniversitesi maddi olarak hatta manevi olarak ana sponsoru. CIP (Sosyal Sorumluluk Projeleri) çalışanları ve öğrencilerinin desteği olmadan bu kadar kısa zamanda bu kadar ilerleme kaydedemezdik. Umarım diğer üniversitelerimiz de bu yoldan ilerleyip farklı sosyal sorumluluk projelerini desteklerler.

· Çantalarınız ve aksesuarlarınızın Sabancı Üniversitesinde satıldığını gördüm ayrıca Ece Sükan’ın butiğinde satıldığını öğrendim, acaba başka nerelerden bu projenin ürünlerine ulaşabiliriz?

· Nişantaşı’nda “California Nail Bar”, Kanyon’da “Karınca”, Cihangir’de “PazArt” isimli mağazalarda çantalarımızı bulabilirsiniz. Ayrıca Emirgan’daki Sakıp Sabancı müzesinde de ürünlerimizi satıyoruz.

· Peki ürünlerinizin fiyatları ne civarda? Çöp(m)adam’lar ne kadar para kazanıyor?

· Tabi ki birçok çeşit olduğundan dolayı 3 ile 80 lira arasında değişiyor. Bir ürünün fiyatını zeytin toplama parası üzerinden hesaplıyoruz. Burada (Ayvalık) genel geçim kaynağı zeytin toplamak. Ürünün ne kadar sürdüğüne ve zeytin toplama fiyatının ne kadar olduğuna göre bir fiyat belirliyoruz. Paramızın neredeyse tamamı ürünü yapanlara gidiyor, bir kısmını da farklı atölyeler açmak için projemizin fonuna ekliyoruz.

Çöp(m)adam projesi her kadının kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmesi için bir iş olanağı sağlamak dışında, geri dönüşümlü olarak çevre bilincini arttırmaya da çalışıyor, böylelikle çok yönlü bir çevresel sorumluluk projesi adını almayı hak ediyor. Her ürünün el yapımı olması bir benzerinin bulunmasını zorlaştırıyor. Özellikle bir kadına alınabilecek en anlamlı hediyelerden, hem alınan kişiyi hemde üretenleri hemde çevreyi bir anda mutlu edebilecek mükemmel bir fırsat. Umarım bu proje benzerlerinin doğması için bir öncü olur ve birçok genç çevrelerine karşı sorumluluklarının farkına varır. Tara Hanımla yaptığım bu içten sohbetinden sonra belki de düzelmesini istediğim şeylerin düzelmeye başlaması için artık elimi taşın altına koymamın gerektiğini farkettim. Bu ve birçok proje gençlerin desteklerini bekliyor. Her şey bizim elimizde.

www.copmadam.com

Wednesday, May 27, 2009

Türk gençliğinin kanayan yarası; Nasıl Nickname Oluşturulur?

Birçok arkadaşımızın ısrarı üzerine, havalı nickname oluşturma konusunu enine boyuna araştırdım. Msn messenger listesinde dört basamaklı hanelerde arkadaşı olan insanlarla konuştum, başarılarının sırlarına haiz olmaya çalıştım, öte taraftan Msn messenger listesinde daha iki basamaklı arkadaş sayısına ulaşamayan arkadaşlarımızın dertlerine kulak verdim. Her türlü arkadaşlarımız için ise nickname konusu adeta bir eşik, düzgün nickname'e sahip olan arkadaşlarımız, arkadaşa arkadaş demez iken; ne yazık ki kötü nickname'e sahip arkadaşlarımız arkadaş listelerinden birer birer engellenip silinmişler. Peki nedir bunun büyüsü? Güzel nickli doğulur mu, yoksa güzel nickli mi olunur? Umarım dertlerinize derman olabilecek araştırmamın sonuçları herkesin düzgün bir nickname'e sahip olabileceğini kanıtlıyor ayrıca, herkesin kendi nickini yapması için bir de yöntem gösteriyor!!!

Birkaç adımda havalı nicklere ulaşma yolları...

* Öncelikle kötü nickname bir kader değil. Bunu tekrar tekrar okuyun ve seni yenicem msn diye 3 defa bilgisayarınıza karşı (tabii ki internet kafe de kullanan arkadaşlarımız ise internet kafenin bilgisayarlarına karşı) haykırın. En önemli bölüm olan psikolojik altyapıyı artık hazırladınız.

*Havalı bir nickname adeta bir isveç saati gibi birçok parçadan oluşur ve bunların kendi uyumundan dolayı o muazzam ambiyansı yaratır. Ben yeni başlayan arkadaşlarımız için bu yazıyı hazırladığımdan sadece 4 parçalı nickname oluşturma mertebesine kadar çıkacağım, fakat kendini bu yazı sonunda hazır hisseden arkadaşlarımız özgün ve daha kompleks nickname yaratmakta özgürdürler.

*4 parçalı nickname

-sıfat
-zamir
-pozitif yapısallık (sayılar bölümü)
-son olarak sürreal işleme teknikleri ya da simgesellik

* Öncelikle kendimize bir adet sıfat seçmemiz gerekmektedir, bu sıfat özel olarak kendimizi yansıtıyor ise, yapacağımız nickname'in inandırıcılığı ve etkileyiciliği de bir o kadar artacaktır. Burayı örneklemek gerekirse; deli, çılgın, crazy, aşık, fırtına, galatasaraylı, yalnız, yanlış, olgun, dolgun vs gibi kelimelerimiz istediğimiz sıfatlanma işlemini son derece uygun bir biçimde yerine getirebilir.

* Akabinde seçtiğimiz sıfata eklenicek olan adıl (zamir)'i seçmemiz gerekir ki, kelimesel olarak tamamen zamir olması şartı yoktur, sadece insani olarak bizim durumumuzu anlatması nickname'in tamamlanması açısından büyük rol oynar. Bunu örneklemek gerekirse; oğlan, kız, girl, boy, adam, madam, senior, kahraman, kovboy ve daha niceleri istediğimiz adıl işlemini yerine getirecektir.

* Nickimizin önemli parçalarından biri olan sayı bölümü ise birkaç opsiyon üzerine kuruludur. Bu sayı kısmında çok olarak görülen birkaç davranış vardır, bunlardan bazıları; doğum tarihi, nick'in oluşturulduğu yıldaki yaş, nick sahibinin il plaka kodu, tarihten esinlenilmiş padişahlık sıra kodu, cinsel içerikli sayılar ya da şeytan ayetleri sayısı olarak kabul edilen 666 sayısı. Burada elde ettiğimiz sayıyı isteğe göre "-", "_" veya direk olarak daha önceki adımlarda elde ettiğimiz nick parçalarına ekleyebilirsiniz.

* Son kısım olarak, belkide en farklı olacak bölüm olarak nickimize genel olarak simetrik, bazen asimetrik, bazen sürreal bazen ise gerçek simgelerin eklendiği bölüme geldik. Simgeler kısmını genel olarak kalp, kırık kalp, gül, solmuş gül, yarasa, ay-yıldız ile msn messenger'ın kendi smiley bölümünden ekleyebileceğimiz ifadelerle renklendirebiliriz. Çok sık kullanılan, çok rağbet gören bir yöntemdir, özellikle simetrik olarak bir ya da birden fazla gül, kalp, kırık kalp eklemek, populer msn listesine sahip olan arkadaşlarımızın en büyük silahları arasında.

Tabiki bu yöntem görsel bir şölen dahi olsa herkesin taklit edebileceği bir yol olduğu için gerçek ustalar bu konuda ayrılırlar. ASCII karakterleri dediğimiz birçok harfin değişik kombinasyonlarıyla birçok arkadaşımız adeta nicklerini bir görsel ziyafete çevirebilirler. Yine bu yöntem de simetrik ve asimetrik olarak kullanılsa da en yaygın olan kullanımı simetrik olanıdır. Bunlardan örnek vermek gerekirse



]·._.·´¯)

O.o°

«(·´¯`·.·÷×

(×´¯`v^·· ·

_)-,.-~*'¨¯¨'*·~-.¸

]^-- - -

•·.·´¯`·.·•

`·.¸¸.·´´¯`··._.·

(¯`·._)

¯¨'*·~-.¸¸,.-~*'

¨‘°ºO



Yukarıda belirtilen sürreal sanat eserleri nickname'inizi ortasına yazmanız ile birlikte artık sizin bir parçanız olacak ve msn deneyiminden en yüksek düzeyde keyif alıcaksınız.

* Son olarak değinmem gereken bir konu ise konuya açıklık getirmek için olucak, ilk basamaklarda anlattığım yollarla kendimize bir nickname seçelim, mesela; sıfat: crazy, zamir: boy, memleket: Yalova;

şimdi nickname'i oluşturmaya başlayalım,

crazyboy_77 hiç de havalı durmuyor değil mi? Zaten daha nick oluşturmanın sonuna gelmedik, şimdi elimizdeki yazısal olan kısmı güzel hale getirme zamanı. Yine birkaç adımımız var;

* Türkçe karakterleri ingilizce karakterler ile değiştirme; örnek verecek olursak,
sıfat olarak seçiceğimiz şımarık'ı, shimaric şeklinde, zamir olarak seçeceğimiz çocuk kelimesini, chochuck şeklinde yazmak gibi.

* Elimizdeki değiştirilmiş-ya da aslını sakladığımız nickteki harfleri bizim alfabemizde olmayan ve daha havalı harflerle değiştirmek, örnek; B=ß, a=@, e=€, H=н, a=α, d=∂ f=ƒ R=я c=¢ sadece birkaç örnek olup, özellikle kiril alfabesi bu konuda incelemeye değer bir kaynak niteliğindedir.

* Sadece bunlarla kalmayıp elimizden geldiğince harflerin üzeri noktalı hallerini kullanmaya çalışmalıyız. Almanca, ve İsveçce bizim için yine bir kaynak mahiyetindedir.

* Yer yer ses çoğaltması yapmalıyız. Örnek; crazy, crazzzyyy; girl, giirrllll vs.

Şimdi artık elimizde olan her şeyi birleştirme zamanı geldi.

eskiden çılgınçocuk olan nickimizi artık

(F) ¢яαzzу_¢нσ¢нυ¢к_77 (F)

(ne yazık ki burda gül sembolünü göremiyorsunuz oysaki iki tarafında da gül sembolü var, bunu siz ekleyebilirsiniz tabiki msn kullanırken.)


,.-~*'¨¯¨'*·~-.¸-(_ċräżżÿ_ċhöċhüċk_77_)-,.-~*'¨¯¨'*·~-.¸


Oº°‘ŶÁĹŃıŹ_ßŐĨ_31‘°ºO


Gördüğünüz gibi eskiden kullandığınız o sönük nicklerden eser kalmadı, artık kendine güvenen, nickname'ine çok şey anlatabilen, kısa zamanda dört haneli basamaklarda arkadaş edinebilecek insan nickleriniz artık hazır. Tabii ki, bu anlattıklarım, bu kocaman nickname dünyasına bir giriş niteliğinden öteye geçememektedir, artık elinizdeki bütün kaynaklar ile, bu yazı rehberliğinde yaratıcılığınızın sınırlarına bir yolculuğa çıkmaya hazırsınız. Yeni edindiğiniz nickname'lerinizle chatır,chatır chatleşmeniz dileklerimle.


(F) ¢яαzzу_¢нσ¢нυ¢к_16 (F)

Related Sites

www.kizmsnleri.com

Gece yatmak için şükredilecek bir şey daha...

Geçenlerde televizyonda bir reklam gördüm, arkadaş olduğunu sandığım iki kişi konuşmaya başlıyor.
Ç1- Sen beni biliyor musun?
Ç2- Sen beni biliyor musun? (Ses yükseliyor)
Ç1- Sen beni biliyor musun? (Daha da yükseliyor)
Ç1- Sen beni biliyor musun? (Rahatsız edici bir bağırış)

ve bakkaldan çıkan kız elinde Algida Cornetto'nun çakması olduğu olan bir dondurma ile

K1- Sen beni biliyor musunuz?

ve çocuklar gülüşmeye başlar, şakalaşmalar vs. tam bir mod değişimi.

Evet işte bu reklam en azından bu gece yatarken şükretmem için yepyeni bir sebep daha, bu dondurma sanırım 2005 yılında çıkmış ve bu reklamı bu sene çekmişler, tanrıya 4 senedir bizi bu reklamdan koruduğu için şükür edicem. Gerçekten en azından bir sektörün 2. ya da 3. ortağı Panda bu reklamı nasıl yayınlar aklım almıyor. Hadi birisi yaptı, belkide şaka yaptılar ve gülüştüler, sen neden bu reklamın yayınlanmasını onaylarsın? Bundan daha kötü reklamı son zamanlarda görmedim. Ve inanın bana ben çok kötü reklamlar gördüm....

Not: Reklamın videosunu göndereyim istedim fakat bulamadım, ve tekrar izlemek zorunda kalmadım, alın size şükretmek için başka bir neden daha. Nasıl olsa hepiniz görüceksiniz bu reklamı, bahsettiğim konuşmalardan birini duyarsanız dahi ışık hızından hallice kanal değiştirin. Ruh ve sinir sağlığınız için...

Kick that butt

Saturday, May 23, 2009

Ben...

Güzel kızların yanında öküz gibi duran adamım...

Friday, May 22, 2009

Ben...

"Her güzel kızın yanında illa bir öküz var abi" diyen adamım...

Thursday, May 21, 2009

Get Paranoid


Yeni bir site var, bilmiyorum duydunuz mu fakat, birçok Türk kullanıcısı olduğunu yaşayarak öğrendim. Sanıyorum ki önümüzdeki aylarda bu, belki diğer copycat'leri bir şekilde daha popüler olacak.

Omegle diye bir site. İşlevi çok açık, kullanması google'ı kullanmak kadar kolay. En büyük sorun ise paranoya. Site muhabbet etmek üzerine kurulmuş bir site ve en güzel kısmı girdiğiniz zaman size tamamen rasgele birisini atıyor. İki kişi muhabbete başlıyorsunuz. Ne isim girmeniz, ne yaş, ne cinsiyet girmeniz bekleniyor. Tamamen "You" ve "Stranger" arasında geçen bir dialog oluyor. En son baktığımda saate göre değişmekle birlikte sitede Çin, Türkiye, Hindistan ülkelerinden kullanıcılar yoğunlukta. Yani birçok iskandinav ve diğer kuzey avrupa ülkelerinden olduğunu söyleyen insanlar oluyor fakat işte o an paranoyak olmanız gereken an. Birçok Türk erkeği tahmin edebileceğiniz gibi insanlarla dalga geçmek üzere kendini bu Hollanda, Norveç, Finlandiya vs gibi kendi düşkünlüğü olan ülkelerden bir kızmış gibi tanıtıyorlar. Aynı şekilde kızlar da erkek olabiliyor, Kanada'da yaşıyorum derken, Sultanahmet'ten çıkabiliyorlar.

Yani çok fazla denilenlere inanmamakla birlikte "blind chat" (rasgele muhabbet) in özellikle insanların kendilerini fazlasıyla yalnız hissettikleri bu dönemde birçok kullanıcı bulacağını düşünüyorum. Her ne kadar garip bir paranoyası olsa da zaman zaman dakikalarca düzgün muhabbet edebilecek insanlar denk gelebiliyor.

Fakat Hollanda'dan fotograf çeken 20 yaşında bir kızın bana "ben filmlerle ilgilenmiyorum" diyip film önerememesi beni derinden yaraladı. Oysa ne güzel, arada kalmış filmler önerir diye bekliyordum. Sanırım her ülkenin amelesi dolmuş durumda. Ben dahil.

İyi chatler efendim.

Not: www.omegle.com'dan ulaşabilirsiniz bahsi geçen siteye, aman yavrular sakın orada söylenenlere kanmayın, havadan sudan muhabbetinize bakın, eğlenin. Msn'inizi vermeyin. I'm horny dutch girl, would you like to have cyber sex diyenlerden uzak durun. 19 F Finland görürseniz bilin ki benim. Bir selam eksik etmesseniz sevinirim.

Tuesday, May 19, 2009

Şahan Gökbakar'ın ateşten "entellektüel" sınavı


Şahan Gökbakar'ı tanımayan var mı? Eminim ki şu an bu soruya neredeyse tüm Türkiye cevap verebilecek durumda. Bir çoğu da bu soruya "Recep İvediiiiiik" diye cevap verecektir. Kulağıma ne zaman Şahan Gökbakar'ın adı gelse, aklıma ilk gelen şey eleştiriler oluyor, özellikle çektiği "Recep İvedik" adlı iki filmine de birçok mecrada çeşitli boyutlarda eleştiriler yapıldı. Şahan neden acaba bu kadar eleştirildi?

İlk televizyonda görünüşü olmasa da birçok insan Şahan Gökbakar ile TV8 in Zoka programında tanıştı. Daha sonra en çok bilinirliğe de kendi şovu olan "Dikkat Şahan Çıkabilir" ile kavuştu. Bu kadar eleştirilen bu adam ilk çıktığı 2004 yılı sonrası işlerinde ne olarak konuşuluyordu? Özellikle ekşisözlük gibi, yazar bazlı forum sözlük gibi ortamlarda, aylarca aranan mizahcı, yeni ve genç yetenek olarak tanıtıldı. Hatta insanlar kafalarını taşlara vurdu, neden bu adam daha bilinen bir program yapmıyor diye. Daha sonra çok da başarılı olmayan ATV ve NTV de programlar yaptı. Programları yine televizyonun ortalamasından güzeldi, daha önce olmayan bir format diyebileceğimiz şekilde birçok konuda skeç yapmaya devam etti.

Ne olduysa Recep İvedik adlı karakterin sinemaya geçmesiyle başladı. Yüzlerce popüler kültürün içinden sıyrılan "entellektüel" in yere göğe sığdıramadığı Şahan Gökbakar birden, kalitesinden ödün veren bir kötü mizahcıya dönüştü. Özellikle insanların çoğunun sinemaya gitmesi ve filmi beğenmesi konusunda çok fazla "osurdu, geğirdi komik oldu" eleştirisi yapılsada, açık konuşmak gerekirse "Recep İvedik" filmi uzun bir skeçten başka bir şey değildi. Bunu kötü anlamda söylediğimi sanmayın sakın, o skeçlerine güle güle Şahan'ı seven birisiyim. Peki neden hala bu kadar eleştirildi?

Cevap bana göre çok açık, kıskançlık. Evet gerçekten, birkaç şekilde kıskançlıktan dolayı bu kadar eleştirildiğine gönülden inanıyorum. İlk olarak Şahan'ın popüler kültürde bu kadar tanınıp sevinmesini yedirememek, yani yolda yürürken beğenmediğimiz adam da Recep İvedik'i beğendiğinde ister istemez Şahan'ı aşağılamaları gerektiğini hissettiklerini düşünüyorum. Nasıl aldığınız bir ayakkabıyı idollerinizden biri giyerken görünce daha da seversiniz de çok alaksız, belkide saygı bile duymadığınız biri giyince o ayakkabıyı bir daha en azından o ortamda giymek istemessiniz, aynı şekilde Şahan'ı, beğenmediği insanların giyidiğini görünce, insanlar, beğenmediklerini söylediler. En azından skeçlerini eleştirdiklerinden daha sert ve ağır eleştirdiler.

Diğer bir neden ise muazzam bir gişe, mesela bu konuda ben de hala kendime yediremiyorum. Haftalar boyunca (10 un üzerinde) İstanbul'da sinemalardaydı, sanırım hala dvd'si 20 lira ve insanlar birkaç kere izlediler filmi ve hala dvd'sini almaya devam ediyorlar. Yani Şahan filmini vizyona sunarken belki 1000 tane çok koyu fan'ını kaybetti, ama yerine birkaç milyon dolar ve milyonlarca seyirci geldi. Bu başarı da onu eleştiren binlerce insanın sahip olmak isteyip de söyleyemediği başarı olsa gerek.

Bunlara rağmen Şahan'ın kötü birşey yapmadığını düşünüyorum, yani bu popülerlik ve paraya sahip olduktan sonra da eski bildiğimiz Şahan çizgisinden çok fazla saptığını söylemeye dilim el vermiyor. İkinci filmini izlemeye vakit bulamadım ama umarım bundan sonra daha çok zaman ayırır filmine zaten milyonlarca seveni var üzerine de bu 1000 tane entellektüel fan'ının gönlünü alırsa, unutulmayacak bir sanatçı olacağından hiç şüphem yok.

Yani osur, geğir ama biraz daha kurgu koy be aslanım, hadi görelim seni, sen Recep İvedik'ten fazlasısın, tekrar göstermenin zamanı geldi bence.
.

Tuesday, May 12, 2009

İş güç...

Bilmiyorum çalışıyor musunuz, fakat ben ve birçok arkadaşım staj ve iş bulmak için uzun bir zamandır oradan oraya koşturuyoruz. Sonuçta hangi işe girerseniz girin genel olarak bir işi diğer bir işten de maaşı ile ayırıyoruz. Fakat biz maaşı ne için kazanıyoruz? Geçenlerde düşünürken ilginç geldi ve sizinle paylaşayım istedim Acaba asgari ücretle çalışıyorken, aldıklarımız şeylerin parasını ödemek için kaç saat çalışıyoruz. Merak ediyorsanız buyrun;




Ekmek


0,22
2.5 lt Coca Cola


0,52
Starbucks Latte


2,11
Afm'de Sinema bileti ve patlamış mısır


3,96
BurgerKing'de 2 kişilik menü


5,28
Kuruçeşme'de konser bileti


26,4
The marmara'da bir gece konaklama


66,0
Sıradan bir cep telefonu



158
Apple iPhone


307
Apple MacbookPro


1189
Sabancı Üniversitesi yıllık eğitim ve konaklama ücretleri


6606
Volkwagen Golf


10570
İstanbul'da ortalama bir daire


39639



Eğer asgari ücret alıyorsanız ve 150.000 TL değerinde bir ev sahibi olmak istiyorsanız, rakamlar gayet net, diğer bir deyişle eğer 24 saat çalışarak yaklaşık 4,5 sene çalışırsanız böyle bir ev sizin de olabilir. Gerçekten keyfinizi kaçırmak istemezdim fakat durum böyle ve bir kahve için 2 saat boyunca başkalarının işlerini yapmak hala garip geliyor. Eminim ki size "Benim birkaç işim var bir saat içerisinde bitirirsin, işin sonunda sana kahve alırım" desem bana güler geçersiniz fakat size teklif ettiğim ücret ülkemizde birçok insanın kazandığının iki katından fazla. Belkide artık böyle tekliflere daha değişik bakarsınız. Afiyet şeker olsun efendim.



Not: Derseniz ki ben asgari ücret almıyorum onun iki katını alıyorum, o zaman bu saatlerin yarısı kadar çalışmanız gerekir, he derseniz ki ben asgari üç katını alıyorum, o zaman bu saatlerin üçte biri kadar çalışmanız gerekir, he derseniz ki ben asgari ücretin dört katını alıyorum, o zaman daha kafasından ters orantı kuramayan biri için çok para aldığınız için şükretmenizi tavsiye ederim.

Sunday, May 10, 2009

Ben...

yolda Ferrari görünce, İstanbul'da Ferrari kullanılmaz, yollarda kalır, italya mı burası diyen adamım.